Işığın Psikolojik Etkileri Nelerdir?
İnsan gözü, elektromanyetik spektrum üzerinde 400-700 nm aralığındaki dalga boylarında yer alan görünür ışığı algılamaktadır. Işık kaynağından yayılan ışık, renk sıcaklığı, titreşimi, CRI değeri, parlaklığı ve madde etkileşimi ile nesneler üzerinden yansıyarak oluşturduğu farklı kontrastlar, insan gözüne ulaşarak insanların fiziksel ve psikolojik sağlıklarına doğrudan etki etmektedir.
İnsan gözü, elektromanyetik spektrum üzerinde 400-700 nm aralığındaki dalga boylarında yer alan görünür ışığı algılamaktadır. Işık kaynağından yayılan ışık, renk sıcaklığı, titreşimi, CRI değeri, parlaklığı ve madde etkileşimi ile nesneler üzerinden yansıyarak oluşturduğu farklı kontrastlar, insan gözüne ulaşarak insanların fiziksel ve psikolojik sağlıklarına doğrudan etki etmektedir.
Göz, tıpkı bir kamera gibi görüntüleri toplayıp beyine gönderen duyu organımızdır. Işığın gözden beynin görme merkezine olan yolculuğu ise sırasıyla kornea, ön oda, göz bebeği, arka oda, göz merceği, camsı sıvı, retina, sarı benek, görme sinirleri ve beyin görme merkezi ile tamamlanmaktadır.
Retina, ışığa duyarlı reseptör hücrelerinin bulunduğu yerdir. İçerisinde ışık enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren çubuk (basil) ve koniye benzeyen iki farklı fotoreseptör bulunmaktadır. Koniye benzeyen fotoreseptörler aydınlık ortamlarda renkli görmeyi sağlarken, çubuğa benzeyenleri karanlık ortamlara duyarlıdır ve renkleri ayırt edemezler. Aydınlık ortamlarda görüş için duyarsızlardır. Göz bebeği, ışık şiddeti fazla olduğunda küçülür, azaldığında ise genişler.
Retinada olan bazı sinir hücreleri hipotalamusa sinyal göndermektedir. Beynin bölümlerinden biri olan hipotalamus, metabolik olarak dengede kalmayı sağlamak için birçok hormonun salgı kontrolünün yanı sıra, vücut sıcaklığı, uyku ve açlık düzenlemelerini yapmaktadır. Sinir iletimi ve hormon salınımıyla vücut dengesi üzerinde etkilidir.
Kaliteli ve yeterli uykunun, insanların psikolojisi ve genel sağlıkları üzerinde major etkiye sahip olduğu bir gerçektir. Melatonin hormonu, retinaya düşen ışık seviyesi azaldığında salgılanarak uykunun gelmesini sağlar, ışık seviyesi arttığında ise uyanmak için salgı azalır. Biyolojik saatin düzeni için melatonin hormonunun sağlıklı salgılanması önemlidir.
Günümüzde insanlar yapay ışığa gündüz veya gece bir şekilde maruz kalmaktadır. Biyolojik saat gereği uyunan gece saatlerinde yansıyan veya doğrudan gelen ışıklar uyku düzeninin bozulmasına sebep olabilmektedir. Televizyon, bilgisayar monitörü, cep telefonu ekranı, dijital saatler, bildirim ışıkları, araç farları, sokak lambaları geceleri uyku düzenimizi etkileyebilecek bazı örnekler olarak verilebilir.
Yapılan bazı deneysel çalışmalarda gün ışığına maruz kalma oranı arttırılan kişilerde depresyon belirtilerinin azaldığını, antidepresan ilaçlarla kombine kullanımında ise sadece ilaç kullanımından daha verimli sonuçlar alınabileceğini göstermiştir.
Aydınlatmanın diğer bir etkisi de renk ve parlaklık değerlerinin insanların yemek yeme alışkanlıklarını değiştirmesidir. Araştırmalarda loş ışıklı restoranlarda yavaş yavaş ve daha az yemek yendiğini ancak uyanıklık hali azaldığı için yemek kalorisine dikkatin azaldığı ortaya konulmuştur. Ayrıca farklı ışık ortamlarında hormonların etkisinden dolayı yemeğin tadına dahi etki edebileceği düşünülmektedir.
Genel olarak parlak ışıklar daha agresif, bunaltıcı, sıkıcı bulunmaktadır. Loş ışıklar ise daha rahat, neşeli ve huzurlu hissettirmektedir. Işığın mekânda konumlandırılması, doygunluğu, renk sıcaklığı, direkt, endirekt aydınlatma, nesnelerin gölgelendirmeleri aydınlatma tasarımcısı tarafından psikolojik etkiler göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmelidir.
Merkeze yerleştirilen bir ışık kaynağı ortam atmosferini sıkıcı yapabilirken, köşelere yerleştirilen armatürler daha geniş bir ortam hissi uyandırarak rahatlatıcı olmaktadır. Göz hizasının üzerinde yer alan bir aydınlatma resmi bir ortam oluştururken göz seviyesinin altındaki aydınlatma ise bireysel konforu öne çıkarabilmektedir.
Gün ışığını fazlaca aldığımız ilkbahar ve yaz aylarında birçok insan daha neşeli olurken sonbahar ve kış gibi güneş ışığını daha az aldığımız kasvetli havalarda ise daha karamsar olabilmektedir.
Işık, göz üzerinden elektriksel olarak beyinle fiziki iletişim halindedir. Parlaklık, renk ve nesnelerde oluşan gölgeler hormonal değişimlere sebep olmaktadır. Hormonal değişimler, duygu, ruh hali ve biyolojik saatin hızla değişimine neden olacaktır. Işığın ana renklerinden olan kırmızı, yeşil ve mavi renklerin baskınlık durumuna göre oluşan diğer renklerin ana renge yakınlığına göre oluşturduğu hormonal değişimler, birbirinden farklı psikolojik etkilere sebep olacaktır.
Mavi renk ışığın nabzı yavaşlattığı ve sakinleştirici etkisi olduğu, iş verimliliğini arttırdığı ancak uykuya dalmayı zorlaştırıcı etkisi olduğu düşünülmektedir. Uygulama örneklerine bakacak olursak, uzun tünellerde kullanılan mavi ışığın sakinleştirici etkisi ile sürücüler daha konforlu bir sürüş yapabilirler. Böylece tünel içindeki araçların hızlarını azaltmaları sağlanarak kazaların önüne geçilebilmektedir. Dikkat çekilmek istenen yerlerde ise kırmızı renk ışık kullanılır. Kırmızı rengin uyarıcı ve nabzı hızlandırıcı etkisi bulunmaktadır. Kırmızı-sarı arası renkler ise dinlendirici özelliğe sahip olduğundan dinlenme odalarında kullanılabilmektedir.
Aydınlatmanın sadece bir ortamı aydınlatmanın ötesinde insan sağlığına doğrudan etki ettiği unutulmadan tasarımlara yön verilmesi gerekmektedir.