Işık Kirliliği Nasıl Önlenir?

Işık kirliliği, endüstriyel medeniyetin gelişiminin bir yan etkisidir, gereksiz ve yanlış aydınlatma uygulamalarının bir sonucudur. Işık kirliliği nasıl oluşur? Işık kirliliğinin etkileri nelerdir? Işık kirliliği nasıl önlenir?

Işık Kirliliği Nasıl Önlenir?
17.04.2020
9.786
A+
A-

Günümüzde yapay gece aydınlatması neredeyse her yerde, her saatte uygulanmakta ve bunun sonucu olarak karanlık bir bölgeye rastlamak mümkün olmamaktadır.

Özellikle şehirlerde ve kentsel alanlarda yoğun yapay ışık kullanımı gerçek bir sorun ve tehlike oluşturmaktadır.

Yararlı veya yararsız olsun, yapay gece ışık kaynakları giderek endişe verici bir oranda çoğalmaktadır; şehir ve köylerin, kent kulelerinin ve anıtların aydınlatılması, ışıklı tabelalar, parkların, sokakların, yolların ve ticari veya endüstriyel alanların, köprülerin, viyadüklerin, kavşakların, havaalanlarının, bina cephelerinin ve bahçelerin aydınlatılması…

Sadece şehirlerin merkezleri değil, kırsal alanlar da yoğun ışık kullanımından etkilenmektedir.

Işık kirliliği, endüstriyel medeniyetin gelişiminin bir yan etkisidir, gereksiz ve yanlış aydınlatma uygulamalarının bir sonucudur.

Kötü bir aydınlatma tasarımı, aşağıdaki ışık kirliliği bileşenlerine neden olur;

  • Parlama, gökyüzü parıltısı, gereksiz yerlere ışık geçişleri ve dağınıklık
  • Görsel rahatsızlığa neden olan parlama, aşırı parlaklık
  • Skyglow, yerleşim bölgelerinde gece gökyüzünün aydınlanması
  • Amaçlanmayan veya ihtiyaç duyulmayan yere düşen ışık
  • Dağınık, parlak, karmaşık ve aşırı ışık yoğunlukları

Işık kirliliğinin etkilerini aşağıdaki ana başlıklarda toplayabiliriz.

Enerji tüketiminin artması

Verimsiz armatürlerin kullanılması veya ihtiyaç duyulmayan yerlerde ve zamanlardaki aydınlatma, enerjinin boşa harcanmasıdır ki bu da çeşitli ekonomik ve çevresel sonuçlara sebep olur.

Ekosistem ve vahşi yaşam üzerindeki etkisi

Işık kirliliği gece hayvanlarının yaşamlarını önemli ölçüde bozabilir. Göçmen kuşlar uzun yolculukları sırasında ve  böcekler büyük ölçüde ölürler. Birçok hayvan türü için karanlık hayati bir unsurdur. Evrim sırasında gündüz-gece değişimine adapte oldular. Bu nedenle, davranışlarını çevrelerindeki aydınlatmadaki değişikliklere adapte eden günlük ve gece hayvanları vardır. Yapay ışıklandırma ile doğal ışık koşullarındaki herhangi bir değişikliğin ekolojik sonuçları olabilir ve bazı durumlarda biyoçeşitliliği azaltabilir.

İnsan sağlığına olan zararları

Bilim adamları günümüzde insanların geceleri çok fazla ve gün içinde ise daha az ışık aldıklarına ve sonuç olarak uyku ve uyanma evrelerinin ritminin bozulduğuna dikkat çekiyorlar.

Gece çok parlakken birçok çalışma alanı daha karanlık olduğu için, vücut saatimiz dinlenme sürelerini erteleme eğilimindedir ve bu nedenle uyur. Etkileri bir jetlag ile aynıdır. Geceleri etksi altında kalınan yapay ışık, insanların sahip olduğu sirkadiyen ritim yani biyolojik saat döngüsünü bozabilir.

İnsan vücudu, bizi sağlıklı tutan sirkadiyen ritime yanıt olarak melatonin hormonu üretir. Melatonin antioksidan özelliklere sahiptir, uykuyu uyarır, bağışıklık sistemini güçlendirir, kolesterolü düşürür ve tiroid, pankreas, yumurtalıklar, testisler ve adrenal bezlerin işleyişine yardımcı olur. Geceleri yapay ışığa maruz kalmak melatonin üretimini bastırır.

Suç ve güvenliğe etkisi

Artan dış mekan aydınlatmalarının suçları engellediğine dair net bir bilimsel kanıt yoktur. Bizi daha güvenli hissettirebilir, ancak bizi daha güvenli kıldığı kanıtlanmamıştır.

Astronomi üzerindeki etkileri

Şehirlerden gelen yapay ışıklar geceleri kalıcı bir gökyüzü parıltısı yaratır ve yıldızları görmemizi engeller. Bu nedenle bilimsel gözlemevleri şehir dışlarında konumlandırmaktadır.

Işık kirliliğini azaltmanın yolları

  • Her şeyden önce ışık kirliliğinin evrensel bir sorun olduğunun farkında olmak, ışık kirliliğine karşı kurallar ve yasalar koymak ve IDA (Uluslararası Karanlık Gökyüzü Derneği)’nın konu hakkındaki yönetmekliklerine uymak,
  • Gerekli yer ve zamanlarda ışığı kullanmak, ışığı otomasyon sistemleri veya sadece hareket dedektörleri veya zamanlayıcıları ile kontrol etmek,
  • Verimli ve full cutoff açılı aydınlatma armatürleri kullanmak ve onları doğru şekilde yönlendirmek,
  • Düşük mavi ışık emisyonu ile sıcak beyaz (maks. 3000 K) ışık rengi seçmek.

Ne yazık ki, kentsel yerleşimler giderek yapay ve steril ortamlar haline gelmektedir.

Çevremizde artık görmeye alıştığımız gereksiz, hatta yanlış zaman ve yerlerde kullanılan çok fazla sayıda ışık kaynağı artık yıldızları seyretmemizi bile engellemektedir.

Daha yaşanılır bir çevre için ışık kirliliğinin de aynen hava ve su kirliliği gibi tasarımcıdan, uygulayıcıya, üreticiden son kullanıcıya kadar duyarlılıkla ele alınması ve düşünülmesi gereken bir konu olduğunu unutmayalım!

Ayşe Dilay Özkiper, Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'nin ardından eğitimine İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık bölümünde devam etmiştir. İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü'nde aldığı işletme eğitiminin yanı sıra, aydınlatma tasarımı ve tekniği konularında çeşitli eğitimlere katılmıştır. Bugüne kadar olan 29 yıllık meslek hayatının son 20 yılını mimari aydınlatma alanında geçiren Özkiper, halen aydınlatma tasarımcısı ve danışman olarak kariyerini sürdürmektedir.
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
  1. özlem dedi ki:

    Yaradılıştan gece ve gündüz yaşamaya uyumlu olduklarını düşünüyorum evrimsel değil.