Light + Building 2022’nin Ardından
Light + Building fuarı bu sene 2-6 Ekim 2022 tarihleri arasında gerçekleşti ve yeni takvim 3-8 Mart 2024 olarak belirlendi. Katılımcı ve ziyaretçi sayılarının geçen yıllara oranla çok daha düşük olmasından da anlaşılacağı gibi bu seneki fuarın öncekilerin tadını vermediğini söylemek doğru olacaktır.
Light + Building fuarı bu sene 2-6 Ekim 2022 tarihleri arasında gerçekleşti ve yeni takvim 3-8 Mart 2024 olarak belirlendi. Katılımcı ve ziyaretçi sayılarının geçen yıllara oranla çok daha düşük olmasından da anlaşılacağı gibi bu seneki fuarın öncekilerin tadını vermediğini söylemek doğru olacaktır.
Stant ziyaretlerimin yanısıra bu sene konuşma ve konferansları takip etmeyi açıkçası daha yararlı buldum. Fuar süresince her gün çeşitli ülkelerden mimar ve aydınlatma tasarımcıları farklı konular üzerinde konuşmalar yaptılar. Sunumlar ayrıca fuar internet sitesinde yeralan Light + Building Digital Extension bölümünde online olarak da yayınlandı.
Yapılan sunumlarda neredeyse hemen hemen her konuşmacının bahsettiği konuların başında enerji kullanımı, enerji tasarrufu, güncel enerji krizi ve sürdürülebilirlik geliyordu.
Bu ana başlıklar tartışılırken tasarımcı, uygulayıcı, kullanıcı ve karar verici kurumların sorgulamaları ve üzerinde düşünmeleri gereken konuları sorular şeklinde aşağıda sıraladım.
- Gerçekten ne kadar ışığa ihtiyacımız var?
- Nerelerde ışığa ihtiyacımız var? Hatta ışığa bir mekanın her yerinde gerçekten ihtiyacımız var mı?
- Neden bazen ihtiyaç olmayan bir aydınlatma sistemini kullanılıyor?
- Doğal aydınlatmadan gerektiği kadar yararlanıyor muyuz?
- Enerji tasarrufuna ve sürdürülebilirliğe projelerimizi tasarlarken ne kadar önem veriyoruz?
- Enerji tasarrufundan bahsederken sadece kullanılan ürünlerin harcadığı enerjiden değil o ürünlerin üretimi sırasında harcanan enerjinin de söz konusu olduğunun bilincinde miyiz?
- Kullanılan aydınlatma aygıtları ne kadar geri dönüştürülebiliyor?
- Günümüzde yaşanan enerji krizine çözüm olarak projelerimizde nasıl bir değişikliğe gitmemiz gerekir?
- Kamusal alanlarda gerçekten ihtiyaç kadar mı aydınlatma kullanılıyor? Günümüz şartlarında güvenlik ve konfordan ödün vermeden nasl bir aydınlatma tasarımı yapmalıyız?
- Tasarımcılar olarak tasarımlarımızın sadece bazı kişi ve kurumların değil de gezegenimiz ve toplumumuzun çıkarları doğrultusunda oluşturduğumuzdan emin miyiz?
- Gerçek dünya için bir tasarım yaptığımızın ve yaşadığımız çevreye karşı sorumluluğumuzun büyüklüğünün farkında mıyız?
- Çevreye duyarlı aydınlatma sistem ve tasarımlarının ekonomiye yansıması nasıl olacaktır?
Konuşmacılar bu sorulara cevap ararken kendi tasarımlardan ve ülkelerindeki bazı uygulamalardan da söz etti.
Örneğin bir konuşmacı Almanya’daki şehirlerin Avrupa‘nın en karanlık şehirler oldukları ama buna rağmen suç ve kaza oranlarının daha fazla aydınlatılmış şehirlerden yüksek olmadığını belirtti.
Bir diğeri ise tasarladığı otel projesinin ana fikrinin sadelik ve hafiflik olduğunu ve bu doğrultuda sadece gerekli yerlerin aydınlatıldığını hatta kontrastlar oluşturmak adına çoğu bölümde en az seviyede aydınlatma kullanıldığını anlattı.
Sonuç olarak bu sene Avrupa’da yaşanan enerji krizi sunumlarda çok etkili oldu. Benim için ise senelerdir yazdığım ve anlatmaya çalıştığım, aslında tasarımın özü olması gereken bu konuları, bir kere daha başkalarından dinlemek oldukça keyifliydi.