İç Mekanlarda Günışığı Kullanımı

Zamanın algılanması temel bir gereksinimdir ve bu gereksinimi karşılamanın en doğal yolu, insanın doğa ile, ya da dış mekan ile görsel ilişkisinin kesilmemesidir. Ne tür yapıda olursa olsun, pencereler, aydınlatma ya da havalandırma için değilse bile, dış mekânla ilişkinin sağlanması için var olmalıdır.

İç Mekanlarda Günışığı Kullanımı
13.10.2017
1.910
A+
A-

İç mekânlarda günışığı kullanımı konusunu ele alırken, günışığının özelliklerini ve iç mekânlardaki aydınlık gereksinimini anımsamak yerinde olur.

Günışığı, canlı yani tüm öğeleri ile değişken, devingen bir nitelik gösterir. Bu değişkenlik, günün saatine, mevsimlere, atmosfer koşullarına bağlı olarak değişik hızlardadır ve süreklidir. Günışığı genellikle gökışığı ve güneş ışığı gibi iki bileşenden oluşur.

Gök ışığının gerek rengi, gerek niceliği değişirken, güneş ışığının hem rengi, hem niceliği hem de doğrultusu değişir. İnsan organizmasının tüm öğeleri, yüzbinlerce yıl boyunca işte böyle canlı bir ışık ortamında oluşmuş ve gelişmiştir. İnsan doğaya ne denli bağlı ise, günışığına da o oranda bağlıdır denebilir.

İç mekânlardaki aydınlık gereksinimi ise, uygarlığın ilerleyişine koşut olarak artmıştır. Bugün belli iç mekânlarda sürdürülen kimi çalışmalar için çok yüksek düzeyde ve çok özel nitelikte aydınlığın gerekli olduğu bilinmektedir.

Daha genel bir yaklaşımla denebilir ki, bugün aydınlığın niteliğini ve niceliğini, iç mekân işlevinin ve buna bağlı olarak çağdaş aydınlatma tekniğinin belirlemesi gerekmektedir.

Eğer bu gerekliliğe uyulmazsa, belli fizyolojik ve psikolojik olumsuzlukların ortaya çıkması, yorgunluğun artması, okullar ve iş yerlerinde başarının azalması, üretimde gerileme vb. çok sayıda dolaysız ve dolaylı sonuçlarla karşılaşılacağı, ilgili literatürde en az 40 yıldan beri yer almış bulunmaktadır.

Aydınlatma tekniği, her bir çalışma ve yaşama biçimi için, gerekli aydınlığın niceliğini ve niteliğini, yani aydınlık düzeyinin ne olması, aydınlatan ışığın spektrumunun, gölge niteliklerinin ve dağılımının nasıl olması gerektiği gibi pek çok özelliği belirlemiş durumdadır.

Tüm bu özelliklerin, sürekli değişken olan ve kaynak özellik ve konumu denetlenemeyen günışığı ile elde edilmesi olanaksızdır. Kaldı ki, iç mekânlarda günışığının oluşturduğu aydınlık düzeyi dağılımı çok büyük oranda değişkendir. Ortalama bir iç mekânda günışığı ile elde edilen aydınlık düzeyi pencereye yakın ve uzak bölgelerde birbirinin yüz katı olabilmektedir.

Her ne kadar, sıradan günlük yaşamın geçtiği konut oturma odaları, çocuk odaları vb. tüm iç mekânlarda günışığından olabildiğince yararlanma yoluna gidilmesi doğru ise de eğitim, üretim, sağlık, spor vb çeşitli çalışmaların yapıldığı yapılarda ya da müze, eski eser vb. özel yapılarda günışığı tutkusunu bir yana bırakıp aydınlatma tekniğinin gereklerini, yapay aydınlatma ile yerine getirmeye çalışılmalıdır.

Yapay ışık kaynakları üretiminin günümüzdeki gelişmişliği ve aydınlatmanın çeşitli elektronik düzenlerle denetim olanakları, her türlü gereksinimi karşılayacak durumdadır.

Yapay aydınlatma ile elde edilebilen bin bir değişik nitelik, bin bir değişik etki ve oluşturulabilen çok çeşitli ışıksal iklim, iç mimari karakter ve anlatımın da en iyi bir biçimde yansıtılması ve vurgulanmasına olanak sağlamaktadır.

Bu gün günışığının, ancak belli durumlarda, elektronik düzenle denetlenen yapay aydınlığın yardımcısı olması, oda yalnızca ekonomik açıdan, söz konusu olabilmelidir.

Geriye önemli tek bir konu kalmaktadır.

İnsan, zaman içinde yaşar. Zamanın algılanması temel bir gereksinimdir ve bu gereksinimi karşılamanın en doğal yolu, insanın doğa ile, ya da dış mekan ile görsel ilişkisinin kesilmemesidir. Ne tür yapıda olursa olsun, pencereler, aydınlatma ya da havalandırma için değilse bile, dış mekânla ilişkinin sağlanması için var olmalıdır.

Günışığı, resimlerin aydınlatılmasında çok yetersiz.

Aynı resimler yapay aydınlatma ile aydınlatılmış.

Bir çalışma odasında günışığının oluşturduğu aydınlık.

Aynı çalışma odasında yapay aydınlatma ile elde edilen aydınlık.

Yapay aydınlatmada dış mekânla ilişki, pencereden giren ışık gri storla azaltılarak sağlanmış.

Yapay aydınlatma ile sergileme yüzeyleri gereği gibi aydınlatılmış.

Günışığı ile oluşan aydınlık düzeylerindeki büyük dengesizliği gösteren bir örnek.

Yapay aydınlığın renkli etki olanaklarını gösteren bir örnek.

Orjinal içeriğe, PDF dosyasına erişmek için buraya tıklayınız.

Prof. Şazi Sirel, 24 Temmuz 1924'te İstanbul'da doğdu. 1944 yılında Galatasaray Lisesi'ni ve İstanbul Konservatuvarı Kompozisyon Bölümü'nü bitirdi. İ.Ü. Fen Fakültesi Astronomi Fizik Bölümü'nde bir süre eğitim gördükten sonra, 1951 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Y. Mimarlık Bölümü'nü bitirdi. Oniki yıl kadar serbest mimarlık yaptı, 50 den fazla mimari projesi uygulandı. Aydınlatma ve akustik konularında uzmanlaştı. Her iki konuda İsviçre ve Hollanda'da çalışmalar yaptı. 1964 yılında Tekfen Aydınlatma Enstitüsü'nü kurdu ve çalıştırdı.
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 2 Yorum
  1. Mustafa Aşık dedi ki:

    Merhaba,

    48 yaşında bir kitap okuma tutkunuyum. Göz sağlığı ve aydınlatma hususunda iki sorum olacak.

    İki tane çalışma odası var diyelim. 1. çalışma odasındaki okuyucu doğrudan aydınlatmayı kullanıyor ve tepede 850 lümenlik bir ampul var. Böylece okuduğu kitapta (diyelim ki) 200 lükslük bir aydınlanma sağlanıyor. 2. çalışma odasındaki okuyucu ise bir yer lambası kullanarak dolaylı aydınlatmayı seçmiş, ama kitabını iyi aydınlatabilmesi için 850’şer lümenlik 3 veya 4 ampul kullanıyor ve böylece o da okuduğu kitapta 200 lükslük bir aydınlanma sağlıyor. Bu durumda iki çalışma odasındaki iki kitapta da eşit aydınlanma sağlandığı için bu iki aydınlatma sistemi göz sağlığı açısından aynı mıdır? Fiziksel olarak eşitler ama göz sağlığı açısından bir fark var mıdır?

    İkinci sorum ise şöyle:
    Normal bir led ampul yerine çoklu ledleri olan tam spektrum bir aydınlatmayı tercih etmek göz sağlığı açısından daha mı iyidir?

    1. Emre Yılmaz dedi ki:

      Merhaba, ilk örneğinizde ışık kaynağı tavanda olduğunda, okuyucunun gölgesi kitap üzerine düşebilir bu yüzden okuma için uygun bir aydınlatma değildir. İkinci örneğinizde ise, odanın belirli bölümlerinde çok parlak ve çok karanlık noktalar oluşabilir. Bu durum görsel konfor açısından rahatsız edicidir. Doğru aydınlatma, yeterli bir genel aydınlatmaya ek görev aydınlatması yapmaktır. Yani yumuşak bir tavan aydınlatması ile genel aydınlatma yapılır, buna ek olarak bir masa lambası veya ayaklı lamba ile görev aydınlatması yapılır.

      İkinci sorunuza gelecek olursak; normal LED ampul dediğiniz lamba türünün içerisinde de çok sayıda LED bulunmaktadır. Bu yüzden LED’leri gizli olmayan LED ampuller ile ışığın dağılımı ve kamaşma haricinde bir fark yoktur. Göz sağlığı açısından difüze edilmiş yani beyaz kapaklı LED’leri görünmeyen ampulleri tercih etmenizi öneririm. Buna ek olarak, pek fazla bilinmeyen Flicker etkisi de sağlık üzerinde önemli etkilere sahiptir. Bu sebeple; düşük flicker değerine sahip ışık kaynaklarını tercih etmenizi öneririm. Sitemizin arama bölümünde “flicker” şeklinde aratarak detaylı bilgi edinebilirsiniz.