Oteller Nasıl Aydınlatılmalı?
“Şehirler nasıl aydınlatılmalıysa!” bu sorunun en kısa yanıtıdır. Çünkü bir otel kompleksi, kentsel kurgu içinde mevcut olan nerede ise tüm fonksiyonları, tek başına kendi yapısında barındırabilir. Özetle kendi çatısı altında, gece ve gündüz boyunca, kentte yaşanan hayatın tüm detaylarını kapsamak ve kavramak zorundadır bir otel.
“Şehirler nasıl aydınlatılmalıysa!” bu sorunun en kısa yanıtıdır. Çünkü bir otel kompleksi, kentsel kurgu içinde mevcut olan nerede ise tüm fonksiyonları, tek başına kendi yapısında barındırabilir. Özetle kendi çatısı altında, gece ve gündüz boyunca, kentte yaşanan hayatın tüm detaylarını kapsamak ve kavramak zorundadır bir otel.
Yemek, yatak, ibadet, dinlenme, konferans, toplantı, nişan, düğün, sünnet, eğitim, sağlık, spor, su terapisi, hamam ve eğlence gibi, hayatın tüm evrelerine ve beklentilerine bir yanıt verebilmesi beklenebilir o kompleksin. Elbette kapasitesi ve hizmet tanımı, yani büyüklüğü ve yıldız değerlendirmesi çerçevesinde! Dolayısı ile oteller adına çok özgün bir aydınlatma tarifinden ziyade, her mekânın işlevine uyan, ona yakışır ve uygun ışık seviyesinde aydınlatma arayışının en doğru yaklaşım olacağını söylemek doğru olur.
Dış Aydınlatma
Binanın dış aydınlatmasında düşülebilen temel yanlışlardan birisi, dış cephede yoğunlaşan aydınlığın, yatak odalarını etkileyecek seviyede olması halinde, iç mekânda gece moduna geçişi engellemesidir. Unutulmamalıdır ki otel, öncelikle bir dinlenme mekânıdır ve bu dinlenmenin önemli bölümü, güneş battıktan sonraki saatlerde sağlanmaktadır.
Ayrıca, tarihi nitelikte veya modern çizgilerde bir otelin cephesinin bir tabelacı mantığı ile aydınlatılmasının, otele değer katmak yerine onu sıradanlaştıracağı hiç unutulmamalıdır.
Giriş ve Karşılama Salonu
Bence düşülebilecek ve maalesef sıkça gözlemlenen en büyük yanlış ise, tüm alanları tek bir aydınlatma senaryosu içinde, aynı ışık renk ve şiddetinde aydınlatmanın kolaycılığına kaçmaktır. Yani işi yine mimar ya da iç mimarın kararına değil, tesisatçının ferasetine bırakmaktır. Her mahallin farklı bir fonksiyon şeması ve işlevi vardır.
Örneğin, otelin takdimi anlamındaki ve müşteri gözünde ilk intibâyı yaratacak olan otel resepsiyonu, dekoru ile olduğu kadar, davetkâr ışık düzeni ile de, kapıdan girildiğinde, “hangi köşeye saklanmış acaba?” dercesine kendisini aratmadan, fakat çok da abartmadan, dikkat çekecek seviyede bir çekim alanı yaratmalıdır.
Resepsiyondan hemen sonra geçilebilecek, ilk istirahatin sağlanacağı lobide ise, ışık seviyesi hemen düşmeli ve huzurlu ve dingin bir konfor hissi sağlanmalıdır artık. Büyük toplantılar dışında o mahal, aynı zamanda özel buluşmaların da mekânıdır. O yüzden oradaki aydınlatma gözümüzü almamalı, sakin bir atmosfere destek vermelidir.
İç Ulaşım Önerisi
Lobiden ulaşılabilecek, örneğin; lokanta, toplantı salonu, spor salonu gibi yerlerin tariflerinde de LED teknolojisinin olanaklarını kullanabiliriz. Döşeme hizasında veya duvar diplerinde, birbirini takip eden ışık çizgileri oluşturarak, renkli LED bantları aracılığı ile, “lokanta için yeşil ışıkları, toplantı salonu için mavi ışıkları takip ediniz!” ya da “sarı ışık sizi spor salonuna ulaştıracaktır!” benzeri tarifler ile, misafirin işi kolaylaştırılabilecektir. Hem personel ve tabela arama zahmetinden kurtulacaktır müşteri, hem de eğlenceli bir yol tarifine kavuşacaktır.
Yatak Odaları
Odalara giriş genellikle gece yapılır. Kapı açıldığında karşılaşılan ilk sorun, elektrik anahtarını ya da kartı takacağınız yeri bulana kadar karanlıkta ilerlemek zorunda kalmanızdır. Buna çözüm olarak, ya kapıya takılan, kanat kasadan ayrıldığında ya da içeri girer girmez sizi algılayan bir sensörle yanan ön aydınlatma sağlamak, önemli bir ihtiyaçtır. Eskiden, “bunun için bir lamba daha mı takacağız?” denebilirdi. Artık LED teknolojisi bu işi de çok kolaylaştırmış ve önemsiz derece bir enerji tüketimi ile çözebilir hale getirmiştir.
İlaveten bu ışık sensörüne, resepsiyondan girilen isminizle size “hoş geldiniz” diyen bir ses düzeneği de eklenebilecek ve sıcak bir karşılama ortamı yaratılabilecektir.
Bir yatak odası, işlevini bilmeli ve orada gerçekleşen; okuma, TV izleme, çalışma, yıkanma ve uykuya geçiş sürecine uygun aydınlatma seçenekleri sunmalıdır bizlere. Artık iyice gelişen LED teknolojisi, her mekâna uygulanacağı gibi, odamızda da dijital programlama ile önceden oluşturulan farklı aydınlatma senaryolarına, TV kumandasına benzer bir ışık kumandası kullanarak ulaşmamıza imkan tanıyacaktır. Bu kumanda aynı zamanda, “hangi anahtar hangi lambayı söndürüyor?” telaşına da düşürmeyecektir müşteriyi.
Hatta bu senaryoyu, “zaman ön ayarlı” yapmak ve tahmini uykuya geçiş süremizi dakika olarak girdiğimizde, tüm ışıkları sırası ile veya hep birlikte söndürebilmek mümkün olacaktır. Aynı şekilde, uyanmamız gereken saate yönelik de, bu süreç tersine çalışabilecek hatta sesli bir; “günaydın mesajı” bile eklenebilecektir aydınlatmaya.
Belki şimdilik bir fantezi gibi görülse de, cep telefonlarında yavaş yavaş görülmeye başladığı gibi, makyaj masasına oturduğumuzda ya da banyoda iken ona baktığımızda bizi algılayan ve hemen aydınlanan bir ayna düzeni, bizi şaşırtacak ama önemli ve ayrıcalıklı bir konfor sağlayacaktır.
Kahvaltı ve Yemek Salonları
Odadan çıktığımızda bizi ilk karşılayan kahvaltı salonu da, güneşin varlığını kabul eden, yani sabahın ilk ışıklarını da değerlendiren, mekânın mimari çözümüne destek veren, iç mekanda takip edeceğimiz yolu, büfe düzenini vurgulayacak, servis malzemelerini ve yiyecekleri kolay algılamamamızı sağlayacak bir düzende aydınlatılmalıdır.
Bütün sorun, mimari anlamda seçilen malzeme ve temel renkleri yok sayarak değil, onları destekleyecek şekilde bir aydınlatma senaryosunun uygulanabilmesidir.
Yemek salonları ise, özel ya da genel amaçlı kullanıma göre farklı seçenekler sunabilmelidir. Örneğin, özel buluşmalar için farklı aydınlatma senaryoları, bir seçenek olarak sunulabilir müşteriye. Hatta o senaryoları destekleyen müzik eşliğinde, farklı atmosfer seçeneklerine kadar gider bu iş…
Açık Alanlar
Oteli çevreleyen alanlar, bulunduğu yöreye ve alanın büyüklüğüne göre farklılıklar gösterecektir elbet. Ama o alanların, mevcut otel konseptinin bir devamı olduğu hiçbir zaman unutulmamalı, dışarı çıkar çıkmaz ya da kapıdan içeri adım atıldığında farklı bir renk ve ışık cümbüşü karşılamamalıdır bizi! Mimarlık bir uyum sanatıdır. Tasarım bütünlüğü ve içeriği, aydınlatma ile zedelenmemeli, aksine desteklenmelidir.
Açık alanlarda, özellikle güneşlenme şansı olan bölgelerde, aydınlatma enerjisinin doğrudan güneşten elde edilmesi gereği, hiçbir zaman unutulmamalıdır. Böyle bir yaklaşımın, ekonomik kazanç ve ülke adına teşvik edici örnek olmasının yanında, turistik yönden de takdir ve müşteri toplayan bir faktör olacağı hiç unutulmamalıdır.
Özetle;
Ömrünün son 45 yılının farklı bölümlerinde turizm sektörüne hizmet imkanı bulmuş, yurt içi ve dışında beş yıldızlı otellere imza atma şansına ulaşmış bir büyüğünüzden, alın size bir sürü tavsiye. Yani yaşanmışlığın ürünleri olan öneriler. Top yine sizde…
Artık aydınlatmanın, sadece bir anahtar ile kumanda edilebilen sabit seçenek olmaktan çıkıp, bilgisayar desteğinde, adeta bir tiyatro sahnesini kurgularcasına, bize farklı seçenekler ve senaryolar sunabileceği hiç unutulmamalıdır.
Bütün sorun; yemeğin tadını tuzunu kaçıracak miktarın “çok küçük bir fazlalık” olduğunu da unutmamaktır!
“Kim demiş aydınlatma kolay bir iştir diye?”
Aydınlatma, hayatın devamlılığını sağlayan, çok önemli bir “yaşamsal destektir, adeta insan eli ile sunulan bir güneştir!” Sevgili mimarlar bunu hiç unutmamalıdır. Yani başarı, daima avuçlarımızda…