Aydınlatmaya Tasarımsal Bir Bakış
Aydınlatmanın amacı, sadece karanlığı ortadan kaldırıp, görünürlüğü sağlamak için rastgele bir ışık uygulaması değildir. Aksine insanların çeşitli gereksinimlerine yardımcı olmak, görsel ve işlevsel algılarımızı daha sağlıklı kullanabilmemiz için gereklidir.
Aydınlatma, tarihin ilk çağlarından beri insanoğlu için temel ihtiyaçların başında gelmiştir. İnsan biyolojik yapısı gereği karanlıkta net görememektedir.
İnsanın ilk aydınlatma aracı ise ateş olmuştur. İnsan tarihinin büyük bir bölümünde ateşin aydınlatma gücünü kullanmıştır.
Elektriğin, ardından da ampulün bulunmasıyla yeni, ucuz, güvenli ve etkili bir aydınlatma teknolojisinin temelleri atılmıştır.
İnsan bütün çalışmalarında ışığa çok bağlıdır. Doğal ışık (güneş, ay ve yıldızların ışığı) yetmediği takdirde, yapay ışıkla aydınlanmak zorunluluğu duyulur.
Bilindiği gibi uygarlığın ve özellikle uygulamalı bilimlerin gelişmesine, yani ondokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar, henüz çıra, mum ve yağ lambaları ile aydınlanırken 1879’da Th. A. Edison tarafından akkor telli lambanın icat edilmesi ile, aydınlatma tekniğinde yeni bir çığır açılmıştır.
Işığın üretimini, dağıtımını, ekonomisi ve ölçülmesini inceleyen aydınlatmacılığın amacı iyi bir aydınlatma sağlamaktır. İyi bir aydınlatma ise özetle aşağıdaki yararları sağlayabilen aydınlatmadır.
- Gözün görme yeteneği artar,
- Gözsağlığı korunur,
- Kazalar azalır,
- Yapılan işin verimi yükselir,
- Ticarette iş hacmi büyür,
- Ekonomik potansiyel artar,
- Güvenlik sağlanır,
- Estetik hislere ve konfor gereksinimine yanıt verir.
Aydınlatmanın amacı, sadece karanlığı ortadan kaldırıp, görünürlüğü sağlamak için rastgele bir ışık uygulaması değildir. Aksine insanların çeşitli gereksinimlerine yardımcı olmak, görsel ve işlevsel algılarımızı daha sağlıklı kullanabilmemiz için gereklidir. Aydınlatma içinde yaşadığımız mekanlara kimlik kazandırmaktır.